Welcome to Our Website

Galatasaray Sportif AŞ Yönetim Kurulu Üyesi ve GSYİAD Başkanı İbrahim Hatipoğlu Patronlar Dünyası’na konuştu

Sevde Boğazlıyanlıoğlu

Dünya futbolunun patronları UEFA ve FIFA bir taraftan bu hızlı büyüyen endüstrinin pastasını genişletirken diğer taraftan da kulüplerin harcamalarını disiplin altına almaya çalışıyor. Sektörün milyonlarca izleyicisi ve eğlence tarafı mevcut olunca futbol sektörü zenginler için de cazibe merkezi oldu. Özellikle Arap milyarderlerin sürekli kulüp satın alması ve futbolculara ödedikleri astronomik ücretler piyasanın dengesini alt üst etti. Bu durumdan Türk futbolu da büyük ölçüde etkilendi. Yapılandırılan borçların ve transfer yasaklarının büyük ölçüde konuşulduğu bir dönemi geride bıraktıktan sonra artık büyük transfer hareketleri ve tekrar kazanılmak istenen uluslararası başarılar konuşulmaya başlandı. Bu anlamda son şampiyon Galatasaray son yıllarda en dikkat çeken kulüp oldu. Kazandığı şampiyonluğun yanı sıra büyük gayrimenkul projeleri ve başarılı transfer yönetimiyle Galatasaray bütün ilgiyi üzerine çekti. Bütün bu süreçte Galatasaray’da önemli görevler üstlenen Galatasaray Sportif AŞ Yönetim Kurulu Üyesi ve GSYİAD Başkanı İbrahim Hatipoğlu ile Türk futbol ekonomisi çerçevesinde Galatasaray’ın bugününü ve gelecek planlarını konuştuk.

Futbol geniş kitlelerin takip ettiği gösterişli bir sektör. Siz iş dünyasından bir temsilci olarak bu endüstriye nasıl bakıyorsunuz ?

Futbol kendi içinde bir nevi magazin. Şov tarafı hep vardı. Oradaki aktiviteler oradaki figürler daha ilgi çekici. Ama neticede bunu sürdürülebilir kılan da futbolun ekonomisi. Futbolun ekonomisi iyi olmadığı zaman bugün yaptığınız bir sürü aktivite, haber ve transfer bir süre sonra yapamadığınızda size büyük zarar vermeye başlıyor. Böyle inişler çıkışlar var. Belki de Türkiye’de futbolun ya da spor kulüplerinin temel problemlerinden bir tanesi de bu. Bir sene sıralamayı 13. sırada tamamlayıp sonraki sene şampiyon olabiliyorsunuz. O yüzden ekonomik bağımsızlık çok önemli. Kulüpler ki buna Galatasaray da dahil ciddi bir borçla yönetiliyorlar. Bu borcun en büyüğü Bankalar Birliğine. Bankalar Birliği Anlaşması aslında bugün kulüplerin hayatlarını devam ettirmelerini sağlayan en büyük unsur. Bugün Türkiye’de kulüplerin birçoğunun geçmişte döviz borçları vardı. Bankalar Birliği Anlaşmasının yapıldığı dönem birinci şart bu dövizleri kapatıp Türk lirasına geçiş yapmaktı. Anlaşma ilk olarak bunu ön görmüştü ve daha iyi rekabetçi bir ortam sağlamak amaçlanmıştı.

Bu anlaşma Türkiye Futbol Federasyonu tarafından mı yapılmıştı ?

Aslında bu Türkiye Futbol Federasyonu değil Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından yapılan anlaşmaydı. Devletimizi yönetenler o gün kulüplerin bankalarla olan borçlarının artık yönetilemez hale geldiğini görmüşlerdi. Bankaların kulüpler için uyguladığı faiz rakamları piyasanın çok üzerindeydi. Bu kulüpler açısından ciddi bir külfet hatta sömürü haline gelmişti.

Bildiğimiz kadarıyla spor kulüplerinin gelirleri Türk lirası cinsinden fakat giderleri döviz üzerinden hesaplanıyor. Bunun geri dönüşü nasıl oluyor ?

Bu doğru. Türkiye’deki kulüplerin gelirleri yurtiçinden olduğu için bu durum böyle. Sadece Avrupa Kupalarına katıldığınızda döviz geliri elde edebiliyorsunuz. Bu yıl Avrupa’da mücadele eden dört Türk takımımız var. Bu takımların oralarda mücadele etmesi gruplara kalması önemli bir gelir kapısı sağlıyor. Nispeten daha kolay takımlarla eşleşebiliyoruz. Eskiden UEFA Avrupa liginin son turunda bile daha güçlü takımlar yer alabiliyordu. Şimdi biraz daha farklı bir sistem var. Gerçi futbolun kolayı yok ama daha düşük bütçeli takımlar yer alıyor.

Yeni spor yasası spor kulüplerinin mali disiplinini nasıl etkileyebilir ?

Yasa geçen yıl kabul edildi fakat henüz yürürlüğe girmedi. Şu an ciddi bir hazırlık aşamasında görünüyor. Çünkü bu yasa yürürlüğe girdiğinde kulüpler için dernek statüsünden spor şirketine geçiş mecburiyeti oluşacak. Yöneticiler için ciddi yaptırımlar uygulanabilecek. Borçlanma konusunda yönetimler kendi başlarına karar veremeyecek. Bu da önemli bir sorumluluk getiriyor. Onaylanmış bütçeyi yüzde 10 aşabileceksiniz. Yüzde 10’un üzerinde bir harcama yapmak istediğiniz zaman genel kurulun 3’de 2 çoğunluğu gerekecek. Gerçekten zor şartlar. O yasa mevcut haliyle uygulanmaya başlanırsa bugünden çok daha farklı bir yönetim anlayışı hakim olacaktır kulüplere.

Belki seçimlerde daha az aday göreceğiz. Ne dersiniz ?

Evet yönetici bulmak zorlaşabilir. Ama bir şekilde de bu işin disiplin altına alınması lazım. Harcamaların bir plan dahilinde gelir-gider dengesi ile birlikte düşünülerek yapılması lazım.

Havuz sistemi olarak da adlandırılan yayın gelirlerinin dağılımında diğer birinci lig kulüplerinin dört büyüklerle aynı seviyede pay alma talebinde bulunduğuna dair sosyal medyada bazı iddialar dolaşıyor. Sizin bu konuda görüşleriniz nelerdir ?

Havuz zaten o kadar küçüldü ki orada payları artırmanın peşine düşmeleri gerekirken küçülen havuzdan daha fazla pay almaya çalışmak bence ciddi bir problem. Biliyorsunuz Türkiye’de naklen yayın gelirleri yılık 550 milyon dolara kadar çıkmıştı. Şu an beni sports eski Digiturk’ün lig için verdiği yıllık miktar ihalenin yapıldığı ilk dönemler yaklaşık 550 milyon dolardı. Bugünki döviz kurlarıyla 70-80 milyon dolarlara düşmüş durumda. Şöyle düşünün 7-8 kat daha küçülmüş bir havuzda payınızı artırsanız ne olur azaltmasanız ne olur. Havuz zaten 7 kere küçülmüş.

Havuzun büyüklüğü 550 milyon dolar iken bu miktar Türk lirası üzerinden mi hesaplanıyordu ?

Yok. O zamanki anlaşmada yarısı döviz olarak ödeniyordu kalan yarısı da sabit kur üzerinden Türk lirasına çevriliyordu. Ama kur her yıl revize ediliyordu. Yani her yıl sonunda tekrar 550 milyon dolar seviyelerine geliyordu. Fakat son yapılan ihalelerde iyice küçüldü, TL cinsinden ihale yapıldı. Günümüz kurlarıyla da dediğim gibi 70 milyon civarına geriledi. Galatasaray kulübünün sadece kendi aldığı pay geçmişte 30-40 milyon dolar iken şimdi tüm kulüplerin aldığı pay 70 milyon dolar seviyesinde. Esas büyük problem bu. Türkiye’de spor kulüplerinin gelirleri çok ciddi şekilde azaldı.
Tabi bunda dünya ekonomisi ve Kovid 19 salgını döneminin de büyük etkisi oldu. Maçlar uzun süre seyircisiz oynandı.
Peki böylesine olumsuzlukların olduğu bir dönemde Galatasaray’ın durumu nasıl ?

Galatasaray son dönem gelirlerini nispeten artırmayı başaran kulüplerden. Taraftarın yoğun bir ilgisi mevcut. Bilet ve forma satışları ciddi şekilde arttı. Çok büyük sponsorluk anlaşmaları yaptık. Çoğunu son bir ayda tamamladık. Çok iyi rakamlarla yapıldı bu anlaşmalar.

RAMS GLOBAL BİZİM İÇİN ÇOK ÖNEMLİ BİR SPONSOR

RAMS Global ve SOCAR ile sponsorluk anlaşması hakkında ne söylersiniz?

Bu yıl ilk defa spor sponsorluğu anlamında etkin firmalarla görüştük. Biri RAMS Global. RAMS Global bugün için çok önemli bir sponsor. Şu an içinde bulunduğumuz stadyumun yeni adı RAMS Park. Daha önce hiçbir spor kulübü ile anlaşması olmayan bir firma. Aynı şekilde SOCAR firması da öyle. SOCAR yıllardır adı sürekli Galatasaray ile anılıp kendi olmayan bir sponsordu. Çok yakıştırılıyordu. Şirketin genel müdürlüğü stadyumun hemen karşısında. Ali Sami Yen ve SOCAR tabelaları birbirine karşılıklı bakıyordu şimdi ise formada birleştiler. Avrupa maçlarında formamızda yer alacak.

TOHUMLARI BAKÜ’DEKİ MAÇTA ATILDI

SOCAR Azerbaycan orjinli bir firma. Galatasaray kulübünün hatta özellike başkanı olduğunuz GSYİAD’ın Azerbaycan ile ilişkileri bunda nasıl etikili oldu ?

Bu hep dillendirilen ama bir türlü gerçekleşemeyen sponsorluğun bugün hayat geçmesindeki temel unsur Galatasaray kulübü ile Azerbaycan arasında oluşan yakınlık. Biliyorsunuz bu yıl Mart ayında depremzedeler yararına Bakü’de bir dostluk maçı organize edildi. Biz Galatasaray orada güzel bir maç oynadık. Hatta Karabağ kardeş takım ilan edildi. Mağazalarımızda Karabağ kulübünün formaları onların mağazalarında da bizim formalarımızın satılması gibi ciddi ticari ilişkiler içeren anlaşmalar yapıldı. O günkü dostluk maçını da Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev ve eşi ile birlikte izledik. Başkanımız Sayın Dursun Özbek ile sohbet etme imkanı buldular. Yani SOCAR ile sponsorluk anlaşmasının tohumları orada atıldı. Bizim şu an hem Sportif AŞ üyesi olan hem de derneğimiz GSYİAD’ın üyesi olan Emin İmanov Azeri kökenli bir kardeşimiz. Onun da bu süreçte çok büyük katkıları oldu. Hem maçın organize edilmesinde hem sponsorluk görüşmelerinin ilerletilmesinde destek verdi. Ayrıca kendi Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın destekleri oldu. Yani kapsamlı uzun bir sürecin sonunda oluşan güzel bir anlaşma. Bu tarz anlaşmaların şöyle bir avantajı oluyor o da uzun yıllar kurumsallığını koruyabilen firmalar olduğu için sponsorluklar bir ya da iki yıllık olmuyor. Mesela SOCAR ile yaptığımız sözleşme 3 yıllık.

Özellikle son yıllarda ciddi bir sponsor bulma ve bunu sürdürme problemi yaşamıştı Galatasaray…

Maalesef böyle bir dönem yaşandı. Mesela stadımız ilk açıldığında isim sponsorumuz Türk Telekom Arenaydı. Bu 10 yıl sürdü. Ondan sonra sponsor bulmakta zorlanıldı. Daha kısa süreli anlaşmalar yapıldı.

“GALATASARAY EKONOMİK BAĞIMSIZLIĞINI KAZANMAK İSTİYOR”

Ses getiren gayrimenkul projeleriniz var. Bunlar krizden çıkış reçetesi mi ?

Galatasaray’ın şu an bir krizde olduğunu söyleyemeyiz. Galatasaray ekonomik bağımsızlığını kazanmak istiyor. Fark buradan geliyor. Bugün de işte görüyorsunuz Galatasaray Icardi’yi alıyor Zaha’yı alıyor. Daha da önemli transferler yapılacağının işaretleri var ortada. Bunlar zaten krizdeki bir kulübün yapabileceği şeyler değil. Galatasaray bir krizde değil ama diğer kulüpler gibi ekonomik anlamda bağımsız değil.

Kriz derken aslında şunu kast etmek istedim. Yıllardır yaşanan olaylara bakılarak spor kulüplerinin şöyle bir imajı oluştu: “Kasada para olmadan da borçlanarak çok pahalı transferler yapabiliyorlar.”

Bu mümkün değil. Kaynak bulmanız lazım. İster borç, ister gelir kaynağı. Bakın Galatasaray sadece üç tane sponsorluk anlaşmasından 20 milyon euro gelir elde etti. İşte bugün Şampiyonlar Ligi’ne ayak bastığınızda ki kapı büyük ölçüde aralandı 20-25 milyon Euro civarı garanti gelir de oradan sağlanacak. Yani 50 milyon euro’yu siz daha eylül başında kasanıza koymuş oluyorsunuz. Bu yıl loca ve kombine satışlarından müthiş bir gelir elde edildi. Şu an Galatasaray maçları kapalı gişe. Maçlarda bilet bulmak çok zor. Bilet fiyatları da ciddi oranda yüksek. Bu sene Galatasaray’ın maç günü ve stadyum gelirleri 1 milyar TL’yi bulacak. Bu miktar 30-35 milyon euroya denk geliyor. Bunu da eklediğinizde yaklaşık 100 milyon euro gelirden bahseder hale geliyoruz. Böyle bir gelire ulaştığınız zaman zaten bu harcamaları yapmamanız için bir sebep kalmıyor. Ama şöyle bir problem de var. Bu bahsettiğim gelirlerin yarısı daha elinize geçmeden Bankalar Birliği’ne gidiyor.

Geçen mayıs ayında Başkan Özbek’in de bu konuda önemli açıklamaları olmuştu hatta anlaşmayı “kulübün ayağındaki pranga” olarak tanımlamıştı.

Doğru. Siz attığınız her adımda yarısını bankalar birliğiyle paylaşarak yürümek zorundasınız. Siz yavaşlatıyor engelliyor. İşte bunun engellemenin tek yolu borçları ödeyebilmek. Bunları ödeyebilmenin yolu da Galatasarayın sahip olduğu gayrimenkul projeleri.

RİVA’DAKİ 1350 VİLLADAN 700’Ü SATILDI

Projelerden bahseder misiniz ?

İlki Mecidiyeköy’de bulunan kulüp binası. Binanın rezidansa dönüştürülüp satışının yapılması bekleniyor. Binanın yapımı büyük oranda (yüzde 70) tamamlandı. Düşler vadisi devam eden bir proje. Riva’da 1350 villayı içeriyor. 700 tanesi satıldı kalanı 650 civarı. Her villa satışından elde edilen gelirin yüzde 20’si Galatasaray’ın. Hesap yaptığınızda bu projeden Galatasaray’ın 2,5 – 3 milyar TL civarında bir gayrimenkul geliri oluyor. Sonra Florya arazisi var. Kulübe ait olup geri alınan kısım 20 dönümlük bir alan. Kullanım hakkında sahip olduğu 40 dönümlük br yer vardı orayı da Galatasaray parasını ödeyerek (1.3 milyar TL) satın aldı. Bu yıl Nisan ayında bu satış gerçekleşti. Dursun Özbek başkanımızın yönettiği bir projeydi. Şimdi orada gayrimenkul geliştirilecek. Kemerburgaz tesisleri tamamlanınca ve takım oraya geçince gayrimenkul projeleri başlayacak. Sadece Florya’dan elde edilecek gelir borçlarımızı ödeyebilecek büyüklükte. Kasada ciddi bir meblağ kalıyor. Bunu bir fon üzerinden işleterek ve kulübün sürdürülebilirlik ile yaşantısına devam etmesini sağlayarak Avrupa’nın en büyük 10 kulübünden biri olma hedefini gerçekleştirmek istiyoruz.

patronlardunyasi.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

....