Kararmış SÖZCÜ TV ekranında bugün! 6. Gün

“`html

İYİ PARTİ GRUP BAŞKANVEKİLİ BUĞRA KAVUNCU’DAN ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR

İYİ Parti Grup Başkanvekili Buğra Kavuncu, gazeteci Serap Belovacıklı’nın sorularını yanıtladı.

Terör örgütünün gerçekleştirdiği silah bırakma veya daha doğru bir ifadeyle silah yakma törenine dair İYİ Parti’nin tutumu nedir?

Burası tamamen bir tiyatro. Bir kaç kuruluşun buna dönüşmesi ve bu durumdan bir sonuç elde edilmesi sadece hayal gücüne dayalı bir yaklaşım. Silahların detaylı bir incelemeden geçmediği, silahların teslim alma süreçlerinin de gerçek anlamda işlemediği ortada. Silahların yakılması, aslında dışa yönelik bir iletişim şeklidir. Kimse “ben vazgeçtim” demiyor ve teslim olma durumu da söz konusu değil. Aksine, PKK şu an zafer naraları atıyor. Terör örgütü, ilkesel hedeflerinden vazgeçmedi; bu sadece bir gösteri.

“PKK, TÜRKİYE KARŞITI KÜRESEL GÜÇLERLE BİRLİKTE”

Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı yürütülen bu saldırılar, Lozan anlaşmasını eleştiren ve Cumhuriyetin değerlerini sorgulayan bir zihniyetin eseridir. PKK, Türkiye karşıtı unsurlarla aynı yöntemde ilerlemekte. “Ermeni Soykırımı” iddialarını ortaya koyan ve Talat Paşa’yı düşman ilan eden bir anlayıştan, Türkiye Cumhuriyeti’ne ne gibi taleplerin geleceğine hepimiz tanıklık ediyoruz.
Bu durum, demokratik haklar adı altında dörtlü bir kanton yapısının hazırlığının yapıldığını gösteriyor. Apo’nun geçmişte sunduğu model, milli devlet ilkesine tamamen ters düşmektedir.

“DEM PARTİ, CUMHUR İTTİFAKI’NIN AYRILMAZ BİR PARÇASI”

Bugün DEM Parti, Cumhur İttifakı’nın bir parçası olarak faaliyet gösteriyor. Bu masada AK Parti, MHP ve DEM bulunuyor. Ancak masanın altında PKK’nın varlığı söz konusu. Öncelikle PKK’yı gizlemekte, sonrasında ise aklamaya çalışacaklar. Arkalarında uluslararası destek unsurları var. Küçük bir çevrenin menfaati uğruna, Erdoğan’ın öncülüğünde bir anayasa değişikliği planlanmakta ve ülke riske atılmaktadır.

Terörist başının bu süreçte muhatap alınmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bir siyasi çözüm sağlamak yerine, bir terörist liderinin öne çıkarılması ve muhatap alınması büyük bir sorun teşkil etmektedir. Komisyon kurulmasına dair herhangi bir pozitif sonuç doğurmayacak; zira bu süreç, terör örgütü elebaşının etkisi altında kalarak parlamenter sistemi devre dışı bırakmaktadır.

Bu durum, terör liderinin meşrulaştırılması ve tüm Türk halkına bu kişinin aslında bir lider olarak kabul edilmesi gerektiği mesajını taşımaktadır. Böyle bir tutum, ihanet odaklarına cesaret verecektir.

Terörist liderinin cezaevinden salıverilmesi, Türk halkının vicdanında silinmeyecek bir yara açar. Bu yara, en baştan Cumhur İttifakı’nı vurur. Türk milleti her zorlukla baş edebilir, fakat yaşananları ve suçluları asla unutmaz.

Burada, aslında sıfırdan bir tarih yaratma çabaları var. Türk tarihine dair bir hatırlatmaya gitmek söz konusu değil; bir yanlış bilgi yoluyla toplum üzerindeki birlikteliği bölmeye çalışmak, sonunun “Lübnanlaşma” aşamasına kadar gidebileceğini göstermektedir.

‘TBMM çatısı altında şeffaf bir süreç için erken seçim zorunludur’

Damla Doğan Tuncel’in sorusuna, Güvenlik Politikaları Araştırmacısı Burak Yıldırım detaylı yanıt verdi.

PKK’nın ‘silah bırakma’ yerine ‘silah yakma’ töreni dikkat çekiyor. Bu sembolik farklılığın arkasında yatan gerçek nedir? Sizce bu tercih bir neden içeriyor mu?

Bu durumun arka planında, silahların teslim edilmesi yerine yakılmasının tercih edilmesinin, örgüt üyelerinin süreç hakkında tam bir fikir birliğine varamadığını gösteriyor olabilir. Tarafların koşulsuz bir teslimiyeti göz önünde bulundurmak istememesiyle alakalı. Bu psikolojik durum, terör örgütünün ruh halini de gözler önüne seriyor.

“ADALET DUYGUSU TATMİN EDİLDİĞİ TAKDİRDE KALICI BARIŞ SAĞLANABİLİR”

Öte yandan, bu tercihin yan etkileri de mevcut. Silahların kayıt altına alınması; bu silahların terör örgütüne nasıl ulaştığına dair hukuksal ve diplomatik adımların atılabilmesi açısından oldukça önemliydi.

Bu durum, Türkiye’nin ilerleyen zamanlarda terör örgütüne destek veren istihbarat kuruluşlarıyla yaşanabilecek anlaşmazlıklarda önemli bir koz bulundurmasına imkan sağlayabilirdi. Ancak maalesef bu fırsat kaçırılmış ve teslim edilmek yerine yakma seçeneği benimsenmiştir. Bu durum, kati suretle büyük bir hata olarak değerlendirilmektedir.

Uzun süredir gündemde olan “Terörsüz Türkiye” süreci, önceki girişimlerin aksine toplumsal rıza noktasında eksiklikler ile eleştiriliyor. Ancak, Türkiye’den birçok ünlü ismin de dahil olduğu geniş bir heyetin gözyaşlarıyla izlediği bu gelişmelerin, kamuoyunun sürece bakışını nasıl şekillendireceğini düşünüyorsunuz? Bu tablo, toplumsal meşruiyet açısından yeni bir yapı oluşturabilir mi?

Teorik olarak, toplumsal rızanın inşası için toplumda tanınan ve saygı duyulan isimlerin etkin rol alması son derece mümkündür. Ancak günümüzde bu tür kişilerin toplumda yeterince destek görememesi, bu sürecin etkisini azaltmaktadır. Toplumsal meşruiyetin oluşturulabilmesi için esas olan, adaletin ve hakkaniyetin sağlanmasıdır. İşlenen suçların yaptırımlarının uygulanması, aynı zamanda benzer olayların yaşanmaması için gerekli önlemlerin alınması kritik öneme sahiptir.

Toplum, adalet duygusu tatmin edildiğinde kalıcı bir barışın kurulmasını unutmayacaktır. Devletler, kendi içlerinde işledikleri suçları affetmiş olsa dahi, bireylere karşı yapılmış suçlara karşı affetme hakkına sahip değildir. Ancak mevcut süreç içerisinde taraflar, geçmişteki sorunları yok sayarcasına bir yaklaşım sergilemektedir. Bu durumda, yakınlarını kaybeden Türkler ve Kürtler için adil bir tarih yazmak olanaksızdır. Bu süreç, bir amacın ötesinde, bir araç olarak görülmektedir. Araçsallaştırılmış bir barışın ahlaki ve hukuki temelleri oldukça zayıftır.

Son olarak, bu barış temasının, çok zayıf bir bölgesel bağlamda meşrulaştırılmaya çalışıldığı dikkat çekmektedir. Anlamsız bir anlatım ve sahte bir meşru zemin oluşturulması, aynı zamanda halkın adalet taleplerine karşı duyarsız kalmak anlamına gelmektedir. Kamuoyunun ikna olmamasının önde gelen sebepleri de bu durumlardan kaynaklanmaktadır.

“REJİMİN DOĞASI ÜZERİNE TARTIŞMALAR GÜNDEME GELECEKTİR”

Törende “demokratik entegrasyon” vurgusu yapıldı; sürecin hukuki ve anayasal çerçevede sürdürülmesi gerektiği ifade edildi. Ertesi gün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı ve ‘tarihi’ nitelendirdiği konuşma öncesinde, farklı beklentiler ve kulislerde yansımalar gündeme geldi. Tüm bu gelişmeler ışığında, Türkiye’nin bundan sonraki yol haritası nasıl şekillenecek? Sürecin siyasi, hukuki ve toplumsal düzlemde ilerleyişi ne yönde olmalıdır?

Kulislerin ötesinde, taraflarca açıkça bir anayasa reformu talebinin dillendirildiği gözlemlenmektedir. Bununla ilgili bir komisyon kurulacağı da kulislerde yer almakta. Bu duruma bağlı olarak, rejimin doğası üzerine tartışmalar da gündeme gelecektir.

İdeal olarak, TBMM bünyesinde şeffaf bir şekilde yürütülecek bir süreç için erken seçim gereklidir. Bu suretle, seçmenlerinin kime oy vereceği konusunda net bilgi sahibi olması sağlanabilir. Seçilecek yeni meclis, konuyu yalnızca küçük bir komisyonla değil, tamamıyla birlikte ele alabilecektir.

Toplumsal rızanın oluşturulabilmesi için güçlü bir zemin kurgulanması kaçınılmazdır. Fakat iktidar, mevcut meclis aritmetiği üzerinden bir hesapla hareket etmektedir. Elbette ki bu durumun siyasi sonuçları da sürecin devamı üzerinde bir etki oluşturabilir. Halk iradesine aykırı olarak bir elit uzlaşısıyla yaratılan koşullar, kalıcı sonuçlar doğurmayacaktır.

“`

Related Posts

Muharrem İnce’den Yusuf Tekin’e: Önce okullara sabun koy

Cumhuriyet’in gündeme getirdiği LGS skandalı gündemdeki yerini koruyor. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, skandala ilişkin eleştirilere karşı, “Gerizekalıya anlatır gibi tane tane anlatıyoruz” ifadelerini kullandı. Tekin’e yanıt CHP’li Muharrem İnce’den geldi.

Uzman çavuş Seyhan Nehri’nde kayboldu

Adana’da serinlemek için Seyhan Nehri’ne giren uzman çavuş Musa Çal, suda kayboldu.

8.8’lik deprem yaşanırken evde huzur içinde uyuyordu, bir anda kendini okyanusun ortasında buldu! ‘Hiçbir şey kalmamıştı’

Tarihin en büyük depremlerinden birinin yarattığı dev tsunami dalgası, onları evlerinde uyurken yakaladı. Afette her şeylerini kaybeden aile canlarını mucize eseri kurtardı. Peki hayatta kalmalarını sağlayan şey neydi?

Sahilde kumdan kale yaptı: 17 yaşındaki çocuk kale yıkılınca çukurda boğularak öldü

İtalya’nın Viterbo eyaletinde bulunan Villaggio California kamp alanı yakınındaki plajda üzücü bir kaza yaşandı. Kardeşleriyle kumdan kale oynayan 17 yaşındaki bir genç, yaklaşık 1.5 metre derinliğinde kumda açtığı çukurun aniden çökmesi sonucu hapsolarak hayatını kaybetti.

Bursa’da yürekleri ağza getiren anız yangını

Bursa’da çıkan anız yangını konutlara sıçramadan söndürüldü.

105 kişiye mezar olan Bilge Sitesi davası… İstinaf, MHP’li eski belediye başkanının cezasını onadı!

Adana Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesi, 6 Şubat depremlerinde 105 kişinin hayatını kaybettiği Bilge Sitesi davasında, eski MHP’li Osmaniye Belediye Başkanı Kadir Kara, imar müdürlüğü çalışanı Sevinç Ayşe Argun, fenni mesuller Ayhan Gedik ve Haluk Koç’a verilen 21’er yıl hapis cezasını hukuka uygun buldu.